KYK hibe/kredisinin ekonomi politikalarından ayrı düşünülemeyeceğini vurgulayan Demirçelen, şöyle konuştu: “Bu dönemde 2 bin TL olarak belirlenen tutar, bir üniversite öğrencisinin aylık ihtiyacını karşılayacak tutarın çok altında. Çok sınırlı sayıda öğrenciye karşılıksız burs verilmekte, burs alamayan öğrenciler ise devlet aracılığıyla bankaya borçlanarak öğrenimlerine başlamaktadır. Sürekli büyüyen ekonomik krizle karşı karşıya kaldığımızda eğitimin ekonomik maliyeti de artıyor. “Bu durumla karşı karşıya kalan işçi çocukları her geçen gün borç altına giriyor, sigortasız ve güvencesiz çalışıyor ve okuyor, hayatla ve ülkeyle bağları zayıflıyor” dedi.
“HÜKÜMET POLİTİKASI”
Çoğu gencin geçimini sağlayamadığı için okurken çalışmak zorunda olduğuna dikkat çeken Demirçelen, şöyle konuştu: “Ülkemizde geçimini sağlayamadığı için okulu bırakan binlerce genç var. Aslında öğrencileri eğitim adı altında ucuz işgücüne dönüştürmek bir devlet politikasıdır. Son verilere göre hükümet, tüm organlarıyla çocuk işçiliğine kılıf olan MESEM uygulamasıyla 1,5 milyon liseliyi patronlara ucuz ve güvencesiz iş gücü olarak sunuyor. MESEM uygulamasıyla dört gününü fabrikada, bir gününü okulda geçiren öğrencilerin eğitim hayatlarının olumsuz etkilendiği açıktır. Patronların kasaları doluyor. Artan yaşam pahalılığı üniversite öğrencilerini en temel ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmaya itiyor. Genelde hizmet sektöründe iş bulan öğrenciler güvencesiz koşullarda, sigortasız, düşük ücretlerle çalışıyorlar. “Çözüm arayanları sorunların gerçek nedenlerinden uzaklaştırmak için bireysel kurtuluş yolları veya yurt dışında yaşama hayalleri satılıyor” dedi.
“AKP HEGEMONYASI”
Egemen politikaların kurmaya çalıştığı hegemonyaya değinen Demirçelen, şunları kaydetti: “AKP iktidara geldiğinden beri Cumhuriyet’in sosyal ve kültürel alandaki tüm birikimlerine açık bir şekilde savaş ilan etmiş, eski rejimi tasfiye etmeyi başarmış ancak kuramamıştır. yeni bir. AKP bağnaz bir dindarlık perspektifiyle toplumsal ve kültürel alana müdahalede bulundu ve bunu tüm araçlarıyla yapmaya devam ediyor. Sürece yapılan bu müdahalenin en önemli aracı eğitimdi. Lise müfredatından evrimin çıkarılması, son dönemde “eğitim modeli” olarak sunulan yeni müfredat, ÇEDES uygulamasıyla din görevlilerinin liselere gönderilmesi… Üstelik yıllar geçtikçe üniversite sayısı artmasına rağmen , topluluklara veya üniversite festivallerine yönelik yasaklar anlatılamaz hale geldi… Bütün bunların “AKP’nin gençler üzerinde hegemonya kurma saldırılarının bir parçası” olduğunu söyledi.
“Bağımlılığa karşı savaş başlattık”
TKG Üyesi Demirçelen, barınma, beslenme, eğitim gibi temel ihtiyaçlardan da yararlanan bir sınıfın hakim olduğu bir toplumda öğrencilerin karşılaştığı sorunların hayati bir boyuta sahip olduğunun altını çizerek, şöyle konuştu: “Gençler çaresizliğe, çaresizliğe sürükleniyor. pek çok sorunla boğuşuyorlar, izole edilmişler ve bağımlılar.” . Yani temel ihtiyaçlara erişimin yanı sıra uyuşturucu sorunu da günümüzde en çok karşılaştığımız sorunlar arasında yer alıyor. İşte tam da bu nedenle TKG olarak geçtiğimiz dönemin başında duyurduğumuz ‘Hayat Dozunun Artırılması’ çalışmasıyla bağımlılık ve madde kullanımına karşı savaş başlattık. “Yoksulluk, gelecek kaygısı, yalnızlık ve çaresizlik hiç şüphesiz gençlerin asıl sorunlarıdır” dedi.
‘ONLARI SEPTA’YA ZORLADILAR’
Öğrencilerin yaşadığı barınma sorununa dikkat çeken Demirçelen, şunları söyledi: “KYK’ya bağlı yurtların payının yetersiz olması binlerce öğrenciyi çaresiz bırakıyor. Bu çaresizliğin karşısında, öğrencileri fahiş fiyatlarla özel yurtlarda ya da tüm karanlıklarıyla cemaat ve mezhep yurtlarında yaşamaya zorlayan bir iktidar var. Son yıllarda yoğunlaşan bu kriz, birçok öğrenciyi üniversiteye kayıt olduktan sonra kalacak yer bulamadıkları için geri dönmek zorunda bıraktı. Ülkemizde işçi ve işçi çocukları için sorun haline gelen barınma sorununun mevcut durumdaki konut sıkıntısından ya da hükümetin yurt yapamamasından değil, geçim kaynağı haline gelmesinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Sahipler ve yükleniciler için kar. Uygulamada kira artışlarındaki sınır çeşitli şekillerde zaten aşılmıştır. Ancak kısıtlamanın resmi olarak kaldırılmasıyla krizin daha da derinleşeceği açık. Ancak sorun basit bir kira sorunu olmadığı gibi bizim sorunumuz da konut sıkıntısından kaynaklanan maliyet değil. Bugün bile büyükşehirlerde konut fazlasının olduğunu gösteren pek çok veri var” dedi.
‘SOSYAL DEĞİŞİM’
Mevcut yaklaşıma göre hareket eden bir hükümetin manevrasıyla çözümün mümkün olmadığını vurgulayan Demirçelen, şunları kaydetti: “Konut hakkının satın alınabilir ve satılabilir hale gelmesinin önüne geçmeliyiz ve bu temel hakkı artık bir kazanç kaynağı olmaktan çıkarmalıyız. girişimciler. AKP ya da diğer düzen partileri bunu yapamaz çünkü böyle bir müdahale temsil ettikleri sınıfın çıkarlarına uygun değildir. “Bu nedenle mevcut düzen içinde manevraları değil, toplumsal düzenin tamamen değişmesini savunuyoruz.”
Yarın: ADD Gençlik Komitesi Başkanı Nihat Arda Mercan ve SOL Genç’ten Üniversite Öğrencisi Alp Yankı Ünsal